“Anadolu’nun tarımsal tarihi, Neolitik dönemin bildiğimiz en eski kalıntılarının gün yüzüne çıkmasıyla beraber, bilimsel gelişmelerin daima odak noktası konumuna yerleşmiştir. Neolitik dönemler bazında ele alacak olursam, Çatalhöyük bilimin şu ana kadar erişe bildiği en eski tarımsal faaliyetlerin sürdüğüne dair olan, 8 Bin 600 senelik ekmek kalıntısı ile geçmiş dönemlere karşın bizlere veriler sunmaktadır.
*
Anadolu tarihine girmişken, unutulmak üzere bir kenara yitilmiş olan bilimsel verileri sarsacak nitelikte onlarca kalıntının da olduğunun altını çizmek isterim. Bir Niğdeli olarak, M.Ö 8’inci yüzyıla uzanan, Geç Hitit Dönemi eserlerinden biri Çiftlik İlçemizin Göllü Dağ’ın zirvesinde tarihe şahitlik eden 5 metre yüksekliğin de 3 metre genişliğinde sur kalıntıları bir yana, 1934 yılında ki kazılar da bulunmuş olan çift başlı aslan heykeli gibi önemli eserlerin de sahibi Tabal Krallığı Antik Kenti geçmiş dönemler de turizme kazandırılacağı tabiriyle medya gündemine oturmuş olsa da kaderine terk edilmiş olması sadece bizleri (Niğdelileri ) değil Anadolu tarihini de yalpalamaktadır. Efendim daha nice nice örnekleri ortaya koya biliriz…
*
Böylesine başta tarımsal tarih olmakla beraber bilime hizmet etmiş ve hizmet etmeye devam edecek, alın teri, tarih kokan kutsal toprakları 2. Yüzyılda yanlış tarımsal faaliyetler dahilinde de unutulmaya yüz tutmuş, unutturulmuş gün yüzüne çıkartılmak istenmeyen yarı politik olaylar neticesinde hızla kaybetmeye devam ediyoruz.
*
Sözlerimi “Tarihini bilmeyen bir millet, yok olmaya mahkumdur!” (Gazi Mustafa Kemal Atatürk) Diyerek sonlandırmak istiyorum efendim.
“