Kolon Kanserini Önlemek Mümkün!
Dünyada her yıl 1 milyon ülkemizde de 6 bin kişi bu hastalığa yakalanıyor. Üstelik Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre; ülkemizde en yaygın görülen 5 kanser türünden biri olan kolon kanserinin erken yaşlarda görülme sıklığı giderek artıyor. Öyle ki kolon kanserinin her 10 kişiden 1’inde 50 yaşından önce geliştiği istatistikler ile ortaya konmuş. Kolon kanserinin günümüzde genç yaş grubunu da tehdit etmesinde son yıllarda fast food tipi beslenmeye yönelmenin, aşırı kilo almanın, hareketsiz bir yaşam sürmenin ve sigara kullanımının etkili olduğu belirtiliyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr Erman Aytaç, erken dönemde genellikle belirti vermemesi nedeniyle yaşam kaybına en sık yol açan kanser türlerinden biri olan kolon kanserinin aslında düzenli yapılan kolonoskopi taramasıyla önlenebildiğine dikkat çekiyor.
45 yaşından sonra kolonoskopi şart!
Kolon kanserinin önlenebilen bir kanser türü olmasının sebebi bu kanserin en yaygın nedeni olan poliplerin düzenli yapılan kolonoskopi taraması sayesinde kansere dönüşmeden tespit edilebilmesi. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erman Aytaç, kolon kanserine karşı hiçbir yakınması olmasa bile herkesin 45 yaşından itibaren kolonoskopi taraması yaptırması gerektiğine işaret ederek, “Ailesinde kolon kanseri öyküsü olan kişilerin ise tarama programlarına daha erken yaşta başlamaları önemlidir. Kolonoskopi taramasında polip tespit edilirse aynı işlem sırasında bu oluşumlar alınabilmekte ve böylece kolon kanserinin gelişmesi önlenebilmektedir. Ayrıca kanser gelişmiş ise erken evrede yakalanması sayesinde tamamen iyileşme sağlanabilmektedir. Risk faktörü yoksa işlemin 10 yılda bir tekrarlanması yeterli gelecektir. Ancak risk faktörleri ve ek hastalıklar gibi etkenlere bağlı olarak taramanın sıklığı değişebilir” diyor.
En yaygın sebebi polipler!
Kolon kanserinin gelişiminde pek çok etken sorumlu olabiliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erman Aytaç, bağırsak içinde yerleşen poliplerin kolon kanserinin en yaygın görülen nedeni olduğuna işaret ederek, “Kolon kanserinin yüzde 90 gibi yüksek bir oranından polipler sorumludur. Genellikle 45 yaşından sonra oluşan poliplerin bazıları kontrolsüzce büyüyüp yıllar içerisinde kolon kanserine yol açabilmektedir” diyor. Kolon kanserine neden olabilen bir diğer önemli etken ise hayvansal ve işlenmiş besinlerin fazla, sebze ile meyvenin az tüketildiği fast food beslenme tarzı. Bunların yanı sıra ailede kolon kanseri öyküsünün olması, bazı genetik bozukluklar, Crohn ve ülseratif kolit gibi iltihabi hastalıklar, obezite, radyasyona maruz kalmak, başka kanserlerin varlığı da kolon kanserinin gelişiminde etkili oluyor.
Bu belirtilerde zaman kaybetmeyin!
Kolon kanseri başlangıç evresinde genellikle hiçbir yakınmaya yol açmadan sinsice ilerliyor. Prof. Dr. Erman Aytaç, sıklıkla ileri evrelerde gelişen en belirgin belirtileri şöyle özetliyor:
Dışkının kıvamında ve kokusunda (ishal- kabızlık) değişiklik Daha sık veya daha az tuvalete gitmek Dışkıda kan görülmesi veya makattan kan gelmesi Karında şişkinlik ve ağrı, halsizlik, bulantı, kilo kayıpları
Tedavide başarı oranı çok yüksek
Kolon kanseri erken dönemde tespit edildiğinde, tedavide yaşanan gelişmeler sayesinde, tamamen iyileşme sağlanabilen bir kanser türü. Öyle ki zamanında müdahale edildiğinde sağ kalım oranları yüzde 90’lara yükseliyor. Kolon kanseri evresine göre cerrahi, kemoterapi veya radyoterapi ile tedavi ediliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erman Aytaç, tümör uzak organlara sıçramamış ise cerrahi tedavinin ilk seçenek olabileceğini belirterek, “Metastaz yapmayan hastalarda da cerrahi yöntemin yanı sıra bazı kemoterapiler veya akıllı ilaçlar olarak adlandırılan hedefe yönelik ilaçlar kullanılabilmektedir. Metastaz varlığında ise tıkanıklık, kanama ya da perforasyon, yani organın delinmesi gibi bir durum yoksa, genellikle kemoterapi ilk tedavi tercihi olmaktadır” diyor. Son yıllarda cerrahi yönteminde ‘minimal invazif cerrahi’ olarak adlandırılan robotik ya da laparoskopik tekniklerin kullanıldığını vurgulayan Prof. Dr. Erman Aytaç, her iki tekniğin açık cerrahiye göre hızlı iyileşme, ameliyat sonrasında daha az ağrı ve hızlı bir şekilde normal hayata dönme gibi önemli faydalar sağladığını belirtiyor.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı